
Günümüz dünyasında en çok telaffuz edilen kelimelerin başında gelir değişim. Hayatımıza giren internetten cep telefonlarına, yeni teknoloji bilgisayarlardan plazma ekranlara, giyimimizden eğlence hayatımıza kadar her şey sürekli bir değişim yaratıyor gündelik yaşamımızda. Tüm bu değişimler ve değişimle gelen tüketimle örgütlerde bu kavramdan payını düşeni alıyor. Artık klasik kurum anlayışından modern pazarlama üretim ve satış departmanlarına doğru geçiş yapılıyor örgüt bünyelerinde.
Müşteriler, rekabet koşulları ve çalışanların durumu teknolojik gelişmeler ile sürekli bir akış içinde bulunuyor. Tüketici artık daha talepkar ve daha karmaşık ürün ve hizmetlere yöneliyor. Teknoloji değişime hız kazandırıyor ve herkesin niteliklerini genişletiyor. Örgütler yeni pazar alanında hayatta kalabilmek için kendilerini dönüştürüyorlar.
Değişim ile birlikte örgütler insan sermayesi yönetimine yönelmektedir. İnsan kaynakları bunu tam yüreğinde yer almaktadırlar. Artık örgütün en önemli varlığının insan olduğu bir klişe olmaktan çıktı. Tüm örgütler kendi pazarları içerisinde uzmanların tecrübe deneyimlerinden yararlanmak için rekabet halindeler. Bir dönem insan kaynaklarını fazladan masraf olarak gören örgütler ne oldu da insan kaynakları departmanlarının varlığına doğru yöneldiler. Bunun cevabı çok açıktır: gelişen dünyadaki hizmet, kalite ve verimlilik unsurlarının rekabet kavramları arasına girmesidir.
Rekabet şartlarının ağırlaşmasıyla, örgütler ürünlerinin ve hizmetlerinin kaliteli olması ve çalışanların verimliliklerinin yükselmesi örgütün pazarda kalmasının yegâne şartlarıdır. İnsan kaynakları bu rekabet ortamının tam ortasında yer alır. İnsan kaynakları bu rekabet ortamında önce örgütün vizyonunu oluşturur. Bu vizyonla örgütün:
Amacının belirginliğini ve tutarlığının sağlamak
Büyük kararlar için bir referans standardı sağlamak
İnsanlara ilham vermek
Dışarıdakilere ne olduğunu bildirmek gibi önemli kriterleri yerine getirir.
Bu vizyon ile insan kaynaklarının amaçladı üç önemli düşünce vardır:
Örgütün hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak
Elle tutulabilir değer katmak
İnsanlar aracılığıyla örgütsel etkililiği artırmaktır.Sonuç olarak, hepimiz korkunç bir hızla gerçekleşen değişimin farkındayız. Bu değişimle başa çıkmak için örgütler de değişmek zorunda kalmıştır. Büyük zorluklarla karşılaştığımızda bunların üstesinden gelmenin mümkün olan tek yolu, temelleri, yani pazarları yeniden değerlendirmektir. Bugün dünyadaki herkes aynı pazarda oynamaktadır. Karşı karşıya olunan zorluk, bir ölçüm işareti olarak hizmet, kalite ve verimlilik düzeylerine inmektedir. Herhangi bir örgütte çalışan veya burada gelecekte çalışmak isteyen biri gelişen ve değişen dünyada sahip olduğu yetenekleri yeniden değerlendirmek zorundadır. İşte tam olarak burada insan kaynaklarının varlığına büyük görevler düşüyor
Referanslar: Doç.Dr. Erhan Eroğlu (Örgütsel İletişim)
Müşteriler, rekabet koşulları ve çalışanların durumu teknolojik gelişmeler ile sürekli bir akış içinde bulunuyor. Tüketici artık daha talepkar ve daha karmaşık ürün ve hizmetlere yöneliyor. Teknoloji değişime hız kazandırıyor ve herkesin niteliklerini genişletiyor. Örgütler yeni pazar alanında hayatta kalabilmek için kendilerini dönüştürüyorlar.
Değişim ile birlikte örgütler insan sermayesi yönetimine yönelmektedir. İnsan kaynakları bunu tam yüreğinde yer almaktadırlar. Artık örgütün en önemli varlığının insan olduğu bir klişe olmaktan çıktı. Tüm örgütler kendi pazarları içerisinde uzmanların tecrübe deneyimlerinden yararlanmak için rekabet halindeler. Bir dönem insan kaynaklarını fazladan masraf olarak gören örgütler ne oldu da insan kaynakları departmanlarının varlığına doğru yöneldiler. Bunun cevabı çok açıktır: gelişen dünyadaki hizmet, kalite ve verimlilik unsurlarının rekabet kavramları arasına girmesidir.
Rekabet şartlarının ağırlaşmasıyla, örgütler ürünlerinin ve hizmetlerinin kaliteli olması ve çalışanların verimliliklerinin yükselmesi örgütün pazarda kalmasının yegâne şartlarıdır. İnsan kaynakları bu rekabet ortamının tam ortasında yer alır. İnsan kaynakları bu rekabet ortamında önce örgütün vizyonunu oluşturur. Bu vizyonla örgütün:
Amacının belirginliğini ve tutarlığının sağlamak
Büyük kararlar için bir referans standardı sağlamak
İnsanlara ilham vermek
Dışarıdakilere ne olduğunu bildirmek gibi önemli kriterleri yerine getirir.
Bu vizyon ile insan kaynaklarının amaçladı üç önemli düşünce vardır:
Örgütün hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak
Elle tutulabilir değer katmak
İnsanlar aracılığıyla örgütsel etkililiği artırmaktır.Sonuç olarak, hepimiz korkunç bir hızla gerçekleşen değişimin farkındayız. Bu değişimle başa çıkmak için örgütler de değişmek zorunda kalmıştır. Büyük zorluklarla karşılaştığımızda bunların üstesinden gelmenin mümkün olan tek yolu, temelleri, yani pazarları yeniden değerlendirmektir. Bugün dünyadaki herkes aynı pazarda oynamaktadır. Karşı karşıya olunan zorluk, bir ölçüm işareti olarak hizmet, kalite ve verimlilik düzeylerine inmektedir. Herhangi bir örgütte çalışan veya burada gelecekte çalışmak isteyen biri gelişen ve değişen dünyada sahip olduğu yetenekleri yeniden değerlendirmek zorundadır. İşte tam olarak burada insan kaynaklarının varlığına büyük görevler düşüyor
Referanslar: Doç.Dr. Erhan Eroğlu (Örgütsel İletişim)
1 yorum:
herşeyiyle 4 4lük bir blog olmuş. Yazılar bilimsel dilde ve aydınlatıcı. Bütün ayrıntılar düşünülmüş. Kaynakça ve referanslar da + puan.
Yorum Gönder